24 Eylül 2007 Pazartesi

Anne Sütü ile Beslenme Tekniği

Anne Sütü ile Beslenme Tekniği

Bebeğe doğar doğmaz verilecek ilk gıda anne sütü olmalıdır. Bebek bu şekilde ilk aşısını almış olur. Çünkü anne sütü içinde mikroplara karşı koruyucu maddeler vardır ve bebeğin tüm bağırsaklarını kaplayarak bazı hastalıklara karşı korunmasını sağlar.

Bebek doğumdan sonra ağladıkça emzirilmelidir. Emzirme aralarının üç saati geçmemesine dikkat edilmelidir.

Emzirmeden önce annenin göğüslerini temizlemesine gerek yoktur. Önemli olan annenin emzirmeden önce el temizliğine dikkat etmesidir. Emzirirken bebeğin ağzını kocaman açarak bir ağız dolusu memeyi kavraması meme başı çatlaklarının gelişmemesi için önemlidir. Her emzirmede ilk verilen göğüs iyice boşaltıldıktan sonra diğerine geçilmesine dikkat edilmelidir. Her emzirmeye bir önceki emzirmede en son verilen meme ile başlanmalıdır.

Emzirmeden sonra annenin bir miktar sütünü sıkıp göğüs uçlarına sürmesi temizlik için yeterlidir. Emziren kadınların bolca bir sütyen kullanması ya da göğüslerinin aşağıya sarkmasını önleyecek şekilde eşarpla sıkmadan kaldırması uygun olur.

Bebeğini geçici olarak emziremeyen kadınların göğüslerini üç saatte bir elle ya da pompa (süt çeker) ile sağmaları gerekir. Sağılan sütler oda ısısında 6 saat, buzdolabında (0-4 derecede) 24 saat bozulmadan saklanabilir.

Devamını okuyun >>>

Yenidoğan ve Süt Çocukluğu Dönemi

Yenidoğan ve süt çocukluğu dönemi
Bebeklerin sağlıklı bir şekilde doğması annenin yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmesi ile mümkündür. Gebelikte artan enerji ve protein ihtiyacının karşılanamaması sonucu annede ağırlık alımında düşüklük, kansızlık, diş çürükleri, kemik erimesi (osteomalazi), ödem ve yüksek tansiyon görülür. Emziren bir annenin de kendi fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayacak, vücuttaki besin yedeğini dengede tutarak salgılanan sütün gerektirdiği enerji ve besin öğelerini alması gerekmektedir. Annenin salgıladığı süt, aldığı besinlerin bir ürünüdür. Gebe kadınlara folik asit ve demir desteği yapılmalıdır.


Bebek doğar doğmaz ilk bir saat içinde anne göğsüne koyularak emzirilmeleri sağlanmalıdır. Böylece bebeğin kendisini hastalıklardan koruyacak kolostrumu (ağız) alması sağlanır. Bununla birlikte ülkemizde bebeklerimizin sadece yarısı ilk bir saat içinde emzirilmektedir. Bebeklerimizin sadece % 85'i ilk gün anne sütü almaktadır. Bu nedenle hastanelerimizin tamamının "Bebek Dostu Hastane" olması, anne ve bebeklerin 24 saat aynı odada tutularak emzirilmelerinin teşvik edilmesi gerekmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü bebeklerin doğumdan itibaren ilk 4-6 ay sadece anne sütü almalarını (başka ek gıda ve su verilmeden) önermektedir. Su dördüncü ayda verilirken, ek gıdalar 4-6. aylar arasında başlanmalıdır. Baş-boyun kontrolünun tamamlayan (Bebeğin başını dik tutması), oturabilen, el ve göz koordinasyonunun gelişen, oyuncaklarını ağzına götüren, dil çıkartma refleksinin kaybolan, kaşıktan yiyecekleri alabilen, ağzını açması ve yutma ve çiğneme koordinasyonu gelişen bebeklere ek besin başlanabilir. Bununla birlikte, 0-3 aylık bebeklerimizden sadece % 9,4'ü tek başına anne sütü almaktadır. Bu da bebeklerin anne sütünden yeterince faydalanmalarını engellemekte, sık enfeksiyon geçirmelerine neden olmakta ve anne sütünün erken kesilmesine neden olmaktadır.

Anne sütüne iki yaşına kadar devam edilmelisi önerilirken ülkemizde ortanca emzilme süresi 12 aydır.
İnek sütü, demir içeriğinin yeterli olmaması, içerdiği demirin yararlanılabilirliğinin düşük olması, barsakta gizli kanama yapması, allerjen proteinler içermesi nedeni ile bir yaşından küçük çocuklara verilmemelidir.


Ek gıdalara geçiş döneminde uygun ek gıdaların verilmemesi sonucu bu dönemde anemi sık görülmektedir. Süt çocukluğu döneminde görülen ve üç aydan uzun süren kansızlığın tedavi edilse bile okul çocuğunun başarısını etkilediği gösterilmiştir. Bu nedenle dördüncü aydan itibaren demir desteği önerilmektedir.

Yenidoğan bebeklerin tamamına doğar doğmaz vitamin K verilmelidir. Anne sütü D vitamini yetersizdir. Bu nedenle 15. günlükten itibaren bir yaşına kadar bebeklere 400 IU D vitamini verilmelidir. Aynı zamanda çocukların sabah saat 11:00 veya akşam saat 16:00'da bir saat güneşe çıkarılmaları gerekmektedir. Yeterli vitamin D almayan ve güneşe çıkmayan çocuklarda raşitizm görülmektedir.

İçme sularındaki florür miktarı 0.3 ppm’in altında ise diş çürüklerinin önlenmesi için, çocuklara altıncı aydan sonra 0.25 mg/gün florür verilmesi gerekmektedir. Bu uygulamanın yaygınlaştırılması için Türkiye florür haritasının çıkması ve florürü bakımından fakir bölgelerin saptanması gerekmektedir.

Süt çocukluğundaki ve çocukluk çağındaki hatalı beslenme hipertansiyon, obesite, besin allerjisi ve atheroskleroz (damar sertliği) gibi erişkin döneminin bazı kronik hastalıklarına neden olmaktadır. Ek gıdalara başlanma döneminde çocuğun tuz ihtiyacı yoktur ve tuzsuz besinleri kolayca alabilir. Bu nedenle ilk bir yıl içinde bebeğin yiyeceklerine tuz katılmaması önerilir. Bu dönemde tuzlu besin alan çocukların hayatlarının ileri dönemlerinde de aşırı miktarda tuzlu besin tükettikleri bulunmuştur. Ailede allerji öykü olan bebeklerde emzirme döneminde annenin diyetinden allerjen besinlerin çıkartılmalı ve çocuğa da bu besinler geç başlanmalıdır.

Çocuğun büyümesinin izlenmesi çok önemlidir. Annelerin çocuğun belli aralıklarla tartılması gerekliliği, nasıl tartılacağı ve grafik üzerine nasıl işaretleneceği konusunda eğitilmesi gereklidir. Çocuğun büyümesinde duraklama olduğu anda doktora başvurulmalıdır. Hekim, ilgili sağlık personeli ve anne ile beraber sonucu değerlendirmelidir. Büyüme duraklaması erken tespit edilmezse malnütrisyon gelişebilir. Çocuğun ilk altı ay içinde her ay, ikinci altı ayda 2 ayda bir, ikinci yıldan sonra 3-4 ayda bir tartılmalıdır. Ayrıca her sağlık kuruluşuna başvuruda vücut ağırlığı, boy ve baş çevresi alınmalıdır. Dengeli beslenen ve büyümesi izlenen bir çocuk ilerki yaşamında sağlıklı bir erişkin olacaktır.

Kaynak : Doç Dr. S. Songül Yalçın,
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD Sosyal Pediatri Ünitesi

Devamını okuyun >>>

Ramazanda Sağlıklı Beslenme

Ramazanda Sağlıklı Beslenme
Ramazan ayında bu beslenme şekli tamamen değişmektedir. Oruç tutarken 14-16 saat süren açlık, metabolizmayı olumsuz etkiler. Sağlıklı olan her kişi oruç tutabilir. Fakat oruç tutmaya sağlığı elvermeyen kişilerin bu konuya hassaslıkla eğilmeleri gerekir. Özellikle kalp-damar, böbrek, diabet, mide, yüksek tansiyon sorunu olanların belirli aralıklarla ilaç kullanma zorunlulukları vardır. Bu gibi kişilerin özel diyet uygulamaları gerekmektedir. Ayrıca hamileler, gelişim çağındaki çocukların ve aşırı yaşlıların da oruç tutmaları tehlikelidir.

Oruç Nasıl Açılmalıdır?

Geleneğimizde olan zeytin veya hurma ile oruç açılabilir. Üzerine 1 bardak oda sıcaklığındaki su içilmeli ve biraz dinlenmeye çekilmelidir. Böylelikle midemizin rahat etmesini de sağlayabiliriz. Sonra çok sıcak olmayan katı yağlardan uzak yapılmış bir kase çorba yavaş yavaş içilmeli. Üstüne etli sebze yemeği, yoğurt, salata, zeytinyağlı (gene ılık) sebze yemeği yenmelidir. Tatlılardan mümkün olduğunca uzak durulmalı, mümkünse tatlıları yemekten 1-2 saat sonra tüketmeli çeşidi de hafif olan sütlü tatlılardan olmalıdır.
Meyve yemekten 2-3 saat sonra ara öğün olarak alınmalıdır. Ara öğün olarak ayrıca değişiklik yapmak gerekirse bitki çayı ile tahıl grubu (galeta, grisini, kurabiye vs.) tüketilmelidir.

Sahur Nasıl Olmalıdır?

Kesinlikle sahura kalkılmalıdır. Çünkü bu hem kan şekerinin aşırı düşmesine engel olmakta hem de metabolizmanın daha iyi çalışmasını sağlamaktadır. Sahurda en uygun mönü bizim için kahvaltılıklardır. Bunlardan şarküteri ürünlerinden kaçınılmalıdır. Nedeni hem susuzluk hissini arttırması hem de yağ oranının yüksek olmasıdır.
Bunların yerine proteinden zengin yumurta, peynir gibi besinler süt ile birlikte tüketilirse daha iyi tokluk sağlar. C Vitaminini de eksik etmemek için söğüş domates, salatalık veya meyve yenmesi gerekir. Bazı günlerde bu mönüden sıkılanlar için çorba, 1 kase yoğurt ve börek de (fırında yapılmış) yenilebilir. Sahurda tatlı yenilirse susamayı erkene alır.

Su Tüketimi Nasıl Olmalıdır?

Su ihtiyacımız olan günlük 8-10 bardak hakkımızı bu araya sığdırmamız gerekir. Bu çay+su+meyve suyu şeklinde olabilir. Sahurda çok su içme idrar miktarını arttıracağı için şişkinlik ve uykunun kaçmasına neden olur.

Devamını okuyun >>>